1969 yılında yayımlanmış |
Masal oldukça tanıdık; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını hatırlatan karakterler ve eylemler bu masalda sürpriz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Pamuk Prenses, Grimm kardeşlerin derlediği/yazdığı (kendi tarzlarında yeniden yazdıklarını biliyoruz) bir masal. Nardaniye Hanım masalı, Grimm Kardeşlerin masalından çok daha sonra yayımlanmış yani "öncü" masalımız Pamuk Prenses... Bu benzerliğin nedeni ilginç bir araştırma konusu, ama benim burada üzerinde durmak istediğim nokta; masal evrenindeki karakterlerin başlarından geçen olayları Feminist bakış açısıyla incelemek, çözümlemek, eleştirmek, sorgulamak ve bugün için kendimize nasıl sonuçlar çıkartabileceğimizi bulmak.
Bazı yazarlar (daha çok Feministler) bu masalları Feminist bir gözle yeniden yazmak ve toplumun geleneksel yapısının içine sokarak (bu kısa dönemde mümkün olmayacak bir şey) geleneksel kadın imgesine karşı "yeni bir kadın imgesi" (bu konuda da çok farklı görüşler var) üreterek, kültürel dönüşüme katkıda bulunacaklarını düşünüyor ve bunu bir mücadele biçimi olarak görüyorlar.
Belki...
Ben masalın biçiminin, üslubunun, dilinin, özünün bozulmasından hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. Yapılan değişikliklerin (eğer yapılacaksa) masalın diline (masalsı dil ve o masal tadı...) zarar vermeden yapılması gözetilen birinci koşul olmalı. Bu konuda da farklı görüşler var. Aşağıya derlemesini aldığım Boratav da masal anasının anlattığı gibi yazmaktan yanaydı. Nitekim aşağıdaki masalı okurken bu yaklaşımı somut olarak hissediyoruz. Yine de anlatıcının anlattığı gibi (sahne performansı olarak düşünelim) aynen yazıya geçirmenin mümkün olmadığını da kabul etmemiz gerekir.
Düşünmek, tartışmak gereken bir konu olarak bunları not ediyorum. Ama ilk planda mutlaka yapılması gerekenin; masalların Feminist bakış açısıyla analizi olduğu açıktır. Zaten bu yapılmadan yeniden üretme aşamasına geçilemez, geçilmemeli.
Bunun için hem her masala özgü sorular hem de genelleştirilmiş, yapılandırılmış (yapısalcılık değil) analiz tabloları yapmak gerekir.
Nardaniye Hanım'a özgü olmayan (genel) ve özel sorular hazırlayıp masalın sonuna ekledim.
Analiz etmeyi deneyelim. Düşünelim, tartışalım... DK
Nardaniye Hanım
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
. . . Bir adamcağız varmış. Bunun bir tane, on iki on üç yaşlarında, kıymetli
bir kızı varmış. Kızın anası ölmüş.
Babası, "Kimi alayım, kimi alayım?" diye düşünür dururmuş.
Kızın hocası: “Kızım, babana söyle beni alsın. Ben sana şöyle bakarım, böyle bakarım . . . " demiş. Kız da gelmiş eve: "Baba, alacaksan benim hocamı al. Başkasını istemem," demiş. Adam, "Peki," der. Bu kadını alır.
Aradan bir zaman geçer, kadın başlar üvey kızını kıskanmaya.
"Ne yapsam da bu kızdan kurtulsam?" diye düşünürmüş. Bir gün, bir
bayram günü imiş, herkes gezmeye gidiyormuş. Kadın kocasına yalvarır: "Bu
da kızdır, gençtir; varsın gitsin, biraz eğlensin," der. Adam da razı
olur. Kadın bunun üzerine: "Kızım, der, sen git, ben yemeğini arkandan
getiririm. "
Kız gider, kırlarda arkadaşlarıyla güler, oynar . . . Artık iyice karnı acıkmış, annesi görünmüyor .
. . Neyse, epey bir zaman sonra kadın gelir. Meğer, evde zehir gibi tuzlu bir
boğaça yapmış. Bir testiye de su doldurmuş, içine bir yılan yavrusu koymuş . .
. Kız boğaçayı yer. Az sonra susar. Diker testiyi, buz gibi suyu kana kana içer,
yılanı da yutar, haberi yok kızcağızın . . .
Kızın hali değişir, gün günden karnı şişer. Kadın ebelere gösterir.
Kocasına der ki bir gün: "Ah, yahu, o gün ben senin sözünü dinlemedim, kızı
kıra gezmeye gönderdim. Herhalde birine kanmış, gebe kalmış..."
Adam da pek namuslu imiş. Bu iş pek gücüne gider.
Kızını da çok severmiş. Gece uykuları kaçar. Kızını yüzlemeye,
dövüp sövmeye de kıyamazmış. Bir gün, artık dayanamamış, kızına: "Haydi
seni gezmeye götüreyim," der. Bir dağın tepesine çıkarır. Orda bir ağacın
altına otururlar. "Kızım, yoruldun, yat dizime de sana ninni söyleyeyim,
uyu," der.
Kız yatar babasının dizine. Babası ninni söylerken, söylerken,
uyur. Adam o zaman, bir kamışın içine bir arı koyar, kızın başucuna asar, bırakır
gider. Arı kamış içinde vızıldadıkça kız da babası ninni söylüyor sanırmış . .
. Nihayet uykusunu iyice alır, uyanır, bir de bakar ki, bir arı başucunda vızıldıyor,
babası gitmiş . . . Başlamış ağlamaya: "Ah, benim halim ne olacak?"
diye dövünür. Karnı da büyümüş, içi lombur lombur edermiş. "Bütün bunlar üvey
anamın tuzağı. . . " der kızcağız,
ne edeceğini şaşırmış, başlar dağdan aşağı inmeye . . . Bir dere kenarına varır.
"Şurda bir abdest alayım, Allaha sığınayım. Bakalım Allah ne gösterir,"
der. Dereye eğilmiş abdest alıyormuş, başlar karnının içinden çağıl çağıl bir
ses gelmeye . . . Derenin içinden de başka bir ses buna cevap vermiş . . . Bir
de ne görsün, ağzından kağış kağış, bir
yılanla yavruları çıkmasın mı! Kızcağız hafifler, ferahlar. Ama, dağ başında,
yapayalnız kalmış . . . Kalbi mahzun, düşüne düşüne bir yol tutturur, gider
gider . . .
Ortalık kararmaya başlamış . . . Uzaktan bir ışık görür:
"Şuraya gideyim, belki beni alırlar," der. Varır o ışığın olduğu
eve, kapıyı çalar. Açarlar. Meğer orası KırkHaramiler'in evi imiş.
Bunu gören Haramiler: "Kız senin burda işin ne?"
derler. Kız da başından geçenleri anlatır. "Ah, der, beni babam böyle böyle,
dağda bıraktı. Allah rızası için, alın beni içeri, size sığındım, bu gece
misafir edin. "
Kırk-Haramiler bakarlar ki, dünya-güzeli gibi bir kız, yüzüne
bakmaya kıyılmaz . . . Kıza derler ki: "Sen şurada otur, biz bir düşünelim."
Kırkı da bir odaya girerler, başlarlar müzakereye.
"Birimiz alsak, birimiz ister; birimiz alsak birimiz ister
. . . Bize sığınmış, namuslu bir kız, başka türlü de edemeyiz. En iyisi bunu kırkımız
kardeş edinelim," derler.
Gelirler: "Kız, derler, sen bizim dünya ahiret kardeşimiz
ol. Biz getirelim sen pişir. Otur, keyfine bak . . . " "Peki," der kız da. Artık bunlar
kardeşlerini öyle severler, öyle severlermiş ki, dünyada, üstüne toz kondurmazlarmış.
O da onları severmiş . . .
Kırk-Haramiler'in evinde oturmakta olsun . . . Biz gelelim
analığa.
Ay doğmuş, ayın on beşi. . . Kadın çıkmış ayın karşısına .
. . "Ayım, ayım, Sen mi güzel ben mi güzel?"
Ay da der ki oradan:
"Ne sen güzel, ne ben güzel, ille Nardaniye Hanım güzel." (Kızın adı Nardaniye Hanım imiş . .
.) Bunu duyan kadın: "Eyvah, der,
kaltak ölmemiş. Bu iş gizli kalmaz, meydana çıkar. Şimdi ben ne yapayım? ... "
Hemen kocasına gider. "Aman kocacığım, der, yavrucağızı
nerelere bırakmıştın? Rüyama girdi. . . Aç
mıdır, susuz mudur? Gideyim arayayım. "
Adamcağızın da, o gün bugün, iki gözü iki çeşme, kızının
derdinden erimiş bitmiş, dünyadan elini eteğini çekmiş . . . Karısının bu düşüncesine
içinden sevinir. Gider kadına bıraktığı dağı gösterir.
Kadın bir sepet kiraz alır, hepsini zehirler. Takar koluna
sepeti. Kocasının gösterdiği yerden aşağıya doğru yürür. Gider, gider, uzakta
bir ev görür. "Mutlaka buraya sığınmıştır," der. Ama, kendisini bir
başka kıyafete sokmuş: Bir ferace giymiş, bir gözü açık, öteki örtülü . . . Yürür
eve doğru . . . Kız da işini bitirmiş, elini yüzünü yıkamış, pencerenin önünde
oturuyormuş. Kadın gelir, "Kiraz satıyorum, kiraz . . . " diye kapının önüne. Kız da: "Kiraz alayım
da, pencerenin önünde yiyeyim," der.
Hemen çıkar, yarım okka kiraz alır . . . Oturur pencerenin önüne,
kirazlarını yiyecek . . . Penceresinin yukarısında da kırk tane kuşu varmış,
kafeste, onlarla eğlenirmiş.
Kuşlar başlar: " Cik, cik, cik, cik . . . " diye kiraz istemeye.
Bir tane ona vereyim, bir tane ona derken sepette kiraz biter,
kıza bir tane bile kalmamış. Kız bir de bakar ki, kirazı yiyen kuş ölüyor,
yiyen ölüyor. . . Oturur pencerenin önüne, iki gözü iki çeşme ağlar, kızcağız.
Kuşlarını pek severmiş . . . Akşam olur, kardeşleri gelir. "Ne ağlıyorsun
kardeş," derler. "Ah, kuşlarım öldü . . . Kirazcı geçiyordu, kapıdan
aldım, kuşlara verdim. Hepsi öldü."
Kırk-Haramiler: "Sen sağ ol, kardeş, biz sana daha güzellerini
getiririz, derler. Sakın bir daha kapıdan geçen bir şeyden alma . . . Ya sen ölseydin?"
Ertesi gün evvelkilerden güzel kırk tane kuş getirirler,
kafeslere koyarlar.
Aradan bir ay geçer, yeni ay doğar. Analık çıkar ayın karşısına:
"Ayım, ayım, Sen mi güzel, ben mi güzel?" der.
Ay da: "Ne sen güzel, ne ben güzel, ille de Nardaniye
Hanım güzel," diye cevap verir. "Ah, kaltak kız, ölmemiş . . .
" diye, bu sefer gider kadın, bir kâğıt
sakız alır. Sakızı zehirler. Gene varır Haramilerin evinin önüne: "Sakız
satarım, sakız satarım . . . " diye
geçmeye. Kız kendi kendine: "Bu yenecek şey değil ya . . .
Alayım . . . "
der, alır kadından sakızı. Kuşlar gene başlar ötüşmeye: "Cik, cik: cik,
bana, bana . . . " diye. Kız der
ki: "Durun, çiğneyeyim de öyle vereyim."
Sakızı atar ağzına, bir iki çiğnerken, düşer serilir olduğu
yere. Akşam olur, kardeşleri gelir bakarlar ki, kız serili yatıyor.
"Eyvah, kardeşimiz ölmüş. Biz nasıl dayanalım bunun acısına? Nasıl gömelim
topraklara?" diye ağlaşırlar.
Bir altın tabut yaptırırlar. İçine kızı koyarlar. Artık
nereye giderlerse, bu tabutu taşırlarmış.
Bir gün bunlara bir padişahın oğlu rastgelmiş . . . Der ki şehzade:
"Sormak ayıp olmasın ya, ben size kaç kere rastladıysam hep bu tabutla gördüm.
Bunu neden böyle taşırsınız?" "Ah, sorma, derler Kırk-Haramiler, biz
kırk tane kardeşiz, bir tek bacımız vardı. O bacımız öldü. Kıyamıyoruz toprağa
gömmeye. Böyle taşıyoruz."
Bunun üzerine Şehzade der ki: "Bana verir misiniz bu
tabutu? ""Veririz ama, gömersin. "
Şehzade: "Namusumun üzerine söz veriyorum ki gömmem.
Ölünceye kadar kendi odamda saklarım," der. KırkHaramiler
tabutu verirler.
Şehzade alır bu emaneti, odasına koyar. Ama, merak da eder.
Bir de açar bakar ki, ne görsün, dünya güzeli bir kız. Mum gibi sararmış, ama güzelliğinden
zerre kaybetmemiş. Oğlan deli olur. Kızı kaldırır, köşeye oturtur. O günden
sonra, kapıyı kilitler; kimseyi içeri koymazmış.
Akşamüstü odasına güle güle girermiş, sabahleyin ağlaya ağlaya
çıkarmış. Bir lalası varmış oğlanın, dikkat eder, bu oğlan gün günden sararıyor,
yemiyor, içmiyor. Merak eder. Çilingirden bir anahtar uydurur kapıya. Bir gün
girer içeri, bakar ki ayın on dördü gibi bir kız, sapsarı, cansız yatıyor. Ama ölüye
de benzemiyor. İhtiyar adam, tecrübeli ne olsa, anlar ki bu sağdır. Orasını
eller, burasını eller. Bir de bakar avurdunda sert bir şey. Sokar parmağını, çıkarır,
bir sakız. O saat kız: "Hapişuuuu, hapişuuuu . . . " diye aksıraraktan uyanır, gözlerini açar,
bakar ki başucunda yabancı birisi . . . "Aman, burası neresi? Kardeşlerim
nerde? Kuşlarım nerde? . . . " diye başlar ağlamaya . . .
Hemen lala koşar Beyin-oğluna: "Müjde, müjde, Şehzadem,
der, senin hastan dirildi."
Şehzade gelir bakar, sahiden de kız dirilmiş ağlıyor. . .
Artık sevincinden çılgına döner. Hemen Kırk-Haramiler'e
haber gönderir. Onlar da gelirler, sevinirler, bayram ederler.
Sonra, Bey-oğlu ile Nardaniye Hanım, kırk gün kırk gece düğün
yapıp evlenirler. Beyin oğlu kızın başından geçenleri dinler. Babasını
getirtir. Adamcağız, kederinden bir kara top olmuş . . . Bey-oğlu sorar:
"Derdin nedir, babacığım?" "Ah, der adam, derdimi nasıl anlatayım
çaresiz dert . . . "
Kızını dağ başına bıraktığını anlatır. "Niçin yaptın bu
işi?" derler. O da: "Böyle böyle, kızım gezmeye gitmişti . . . Bir
kaza gelmiş başına, namusuma yediremedim," der.
Kızı çağırırlar. Baba kız birbirlerinin boynuna atılırlar.
Kız başından geçenleri bir bir anlatır. Hemen giderler, analığı
getirirler Beyin önüne. Ona derler ki: "Kırk satır mı istersin, kırk katır
mı?" Kadın da: "Kırk satır düşman başına, der. Kırk katır verin de sılama
gideyim. "
O zaman, kadını kırk katırın kuyruğuna bağlarlar, kırkına bir
kamçı vururlar. Üvey ana da yaptıklarının cezasını bulur. . .
Onlar ermiş muradına, biz de erelim muradımıza . . .
Pertev Naili Boratav,
Zaman Zaman İçinde, İmge Kitabevi, 2009/2, s. 115-121
[Metni aynen aldım DK]
###
Burada yer
alan tüm soruların cevaplanması şart değildir. Biliyorsak cevabını veririz bilmiyorsak
araştırmak isteyebiliriz veya sadece aklımızın köşesinde bir not olarak kalır
vb. Ama en önemlisi soruların kendisinin her biri bir bilgi girişi sağlamaktadır. Bir masal önümüze geldiğinde (aslında
bu herhangi bir edebiyat ürünü de olabilir) o masala nasıl bakmamız onu
eleştirel gözle nasıl incelememiz gerektiği konusunda yol gösterici kriterlerdir her biri. Bunları içselleştirdikçe;
bundan böyle önümüze gelen her masalı/yazılı edebi metni bu ayrıntılara dikkat
ederek okuma ihtimalimiz yükselir. Bu da analitik ve eleştirel yaklaşım
konusunda mesafe kaydettiğimizin göstergesidir.
Bazı soruların %100 doğru cevabı yok. yanıtlarken "acaba doğru mu düşünüyorum" diye heyecanlanmaya hiç gerek yok:) Soruların çoğu düşünmek ve tartışmak için yazıldı, amaç bu...
A. Fiziksel Yapı
Künye Üzerinde Çalışma
- Masalın Adı?
- Kayıt tarihi ve sayısı? Belge NO? / Kayıt NO?
- Anlatan belli mi? Masal Anası veya Masal Atası kim? (Masalcı?)
- Derleyen? Masalı ilk kez kayda geçiren? (kayıt cihazı veya kalemle)
- Derleyen ve yeniden yazan?
- Nereden derlenmiş? Hangi yöre? Şehir, köy, kasaba?
- Hangi tarihte derlenmiş? Hangi tarihte ilk kez kayda geçirilmiş?
- İlk kez hangi tarihte yayımlanmış?
- İlk kez hangi yayın organında yayımlanmış? (dergi, gazete, kitap vb.)
- İlk kez kim yayımlamış? Derleyen mi, yazan mı, araştırmacı mı? Kim?
- Kayıt kaç kelimeden oluşuyor? (masalın zaman içerisinde hacim olarak değişime uğrayıp uğramadığını anlamak için bir ilk adım)
- İlk basım kaç kelimeden oluşuyor? (masalın zaman içerisinde hacim olarak değişime uğrayıp uğramadığını anlamak için bir ilk adım)
- Masalın türü nedir? a. Hayvan Masalları; b. Gerçekçi Masallar; c. Peri Masalları? (a. hayvanların insan gibi davranıp konuştuğu masallar b. masal formuna sokulmuş/anlatılmış/yazılmış; tanınan veya tanınmayan kişilerin yaşadığı maceralar, öyküler c. olağanüstü ögelerin az veya çok yer aldığı masallar)
B. İçerik Analizi
1. Genel Sorular/Çalışmalar
- Masal karakterleri kim? Tek tek sayalım. Karakterleri kısa cümlelerle tanımlayalım, tanıtalım, betimleyelim.
- Masal hangi mekânlarda geçiyor? [1] En çok hangi mekânda geçiyor. Bunu saptayabiliyor musunuz? Eğer öyleyse; masal neden daha çok "o" mekânda geçiyor? (bazı soruların %100 doğru cevabı yok. yanıtlarken "acaba doğru mu düşünüyorum" diye heyecanlanmaya da hiç gerek yok:) soruların çoğu düşünmek ve tartışmak için yazıldı, amaç bu...)
- Masalın ana karakteri kim veya kimlerdir? Neden öyle düşündünüz? (masaldan ipuçları bulunuz)
- Masalda meydana gelen olayları
oluş sırasına göre diziniz.
- Masalda toplumsal cinsiyete göre yüklenilmiş roller var mı? Varsa; Kimler, Nasıl?
- Olayların yönünü değiştiren dönüm noktası olay nedir? Neden öyle düşündünüz?
- Dönüm noktası olayın toplumsal cinsiyete göre yüklenilmiş rollerle bir ilgisi var mı? Varsa nasıl?
- Masalda olağanüstü şeyler yapabilen canlılar ve/veya nesneler var mı? Varsa bunların isimleri nedir ve ne tür işler yapmaktadırlar?
- Masalda geçen olağanüstü “şeyler” masalın gidişatını değiştiriyor mu? Değiştiriyorsa nasıl? Negatif, pozitif, kahramana karşı, kahramandan yana?
- Bu masalda da, diğer masallarda karşımıza çıkan, sürekli tekrarlanan motifler olmalı… Bunlar nelerdir? Tek tek saptayalım. Bu motiflerden en önemlisi size göre hangisidir, neden? [2]
- Bu masal, size başka masalları hatırlatıyor mu? Öyleyse hangilerini? Masaldaki hangi motif veya ipuçları sizde bu çağrışımı yarattı?
- Masalda cinsellikle (seks yapmak, seksi ima eden söz ve eylemler vb.) ilgili motifler, olaylar eylemler vb. var mı? Ne? Nasıl?
- Varsa; masalı anlatan ve/veya yazanın buna yaklaşımı nasıl? (hoşgörülü, eleştirel, cezalandırılması gerektiğini düşünen, nefret dili kullanan, olağan, doğal bir durummuş gibi anlatan/yazan, destekleyen, zevk alan, pay çıkaran vb.)
- Eğer bu masal, herhangi bir araştırmada kullanılmışsa (yüksek lisans ve doktora tezleri mesela), o araştırmayı okurken karşınıza çıkmışsa, araştırmayı yapanın, tezi yazanın; masaldaki cinsel eylem veya imalarla ilgili tutumu nedir? (nesnel, doğal, eleştirel, aşağılayan, açıklayan, didaktik, alaycı, suçlayıcı, ötekileştirici, nefret dili vb.)
- Masalda eşcinsellikle (seks yapmak ve/veya eşcinsel seksi ima eden söz ve eylemler vb.) ilgili motifler, olaylar eylemler vb. var mı? Ne? Nasıl?
- Varsa; masalı anlatan ve/veya yazanın buna yaklaşımı nasıl? (hoşgörülü, eleştirel, cezalandırılması gerektiğini düşünen, nefret dili kullanan, olağan, doğal bir durummuş gibi anlatan/yazan vb.)
- Eğer bu masal herhangi bir araştırmada kullanılmışsa; o araştırmayı okurken (yüksek lisans ve doktora tezleri mesela) karşınıza çıkmışsa, araştırmayı yapanın, tezi yazanın; masaldaki eşcinsel eylem veya imalarla ilgili ilgili tutumu nedir? (nesnel, doğal, eleştirel, aşağılayan, açıklayan, didaktik, alaycı, suçlayıcı, ötekileştirici, nefret dili vb.)
- Masalda ensestle (seks yapmak, ensesti ima eden söz ve eylemler vb.) ilgili motifler, olaylar eylemler vb. var mı?
- Varsa; masalı anlatan ve/veya yazanın buna yaklaşımı nasıl? (hoşgörülü, eleştirel, cezalandırılması gerektiğini düşünen, suçlayıcı, olağan, doğal bir durummuş gibi anlatan/yazan, açıklayıcı yaklaşan vb.)
- Eğer bu masal herhangi bir araştırmada kullanılmışsa; o araştırmayı okurken (yüksek lisans ve doktora tezleri mesela) karşınıza çıkmışsa, araştırmayı yapanın, tezi yazanın; masaldaki ensest olgusu veya imasıyla ilgili tutumu nedir? (nesnel, doğal, eleştirel, aşağılayan, açıklayan, didaktik, alaycı, suçlayıcı, ötekileştirici, nefret dili vb.)
- Masaldaki cinsiyetçi yaklaşımları, kelimeleri, adetleri vb. belirleyiniz. Ne? Nasıl?
- Masalı anlatan ve/veya yazanın bu cinsiyetçi ögelere karşı yaklaşımı nasıl? (hoşgörülü, eleştirel, suçlayan, olağan, doğal bir durummuş gibi anlatan/yazan, açıklayıcı yaklaşan, destekleyen, farkında bile olmayan vb.)
- Eğer bu masal herhangi bir araştırmada kullanılmışsa; o araştırmayı okurken (yüksek lisans ve doktora tezleri mesela) karşınıza çıkmışsa, araştırmayı yapanın, tezi yazanın; masaldaki cinsiyetçi yaklaşımlarla ilgili tutumu nedir? ( doğal, eleştirel, açıklayan, didaktik, destekleyici, farkında bile olmayan, söz etmeyen vb.)
- Masalın sonunda verilen bir mesaj var mı? Varsa nedir?
- Masal karakterleri sizi duygusal olarak etkiledi mi? Öyleyse; hangileri etkiledi, neden? Yoksa hiç etkilenmeden mi okudunuz? Neden?
- Bu masalda, toplumsal cinsiyet açısından sizi şaşırtan, sürpriz olarak ifade edebileceğiniz karakterler/roller var mıydı? Varsa kimler nasıl bir rol oynuyordu?
- Bu masaldaki, cinsellik bağlamında karakterlere yüklenen toplumsal cinsiyet rollerini saptayarak, günümüzle karşılaştırıldığınızda nasıl sonuçlar çıkarıyorsunuz? Karşılaştırma ve saptama yapınız.
- Bu masalda neleri, neden değiştirmek isterdiniz? Belirleyip, nasıl bir değişiklik yapacağınızı yazınız. Değişiklik istemiyorsanız... Neden?
- Bu masaldaki cinsiyetçi unsurları temizlemenin yolu veya yolları nedir? Deneyiniz.
- Masaldaki cinsiyetçi unsurları temizlersek o masal yine aynı masal olur mu? Neden?
- Cinsiyetçilikle mücadele etmek için, masalın iskeletinde yer alan olayları değiştirmek, ortadan kaldırmak doğru bir yaklaşım mıdır? Örneklerle düşünelim...
- Cinsiyetçilikle mücadele etmek için, masalın iskeletinde yer alan karakterleri değiştirmek, ortadan kaldırmak doğru bir yaklaşım mıdır? Örneklerle düşünelim...
- Masallardaki cinsiyetçi toplumsal rollere karşı nasıl mücadele etmek gerekir? Aklınıza gelen en iyi yol(lar) nedir? Nasıl?
[1] Mekân veya “yer”,
çeşitli yaklaşımlarca farklı ele alınmakla beraber geniş bir çerçeve ile
'insanı, çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine
elverişli olan boşluk' ve 'sınırları gözlemci(ler)
tarafından algılanabilen uzay parçası'
olarak tanımlanabilir. Park, bahçe, ev, apartman, daire, sahne, sokak, müze,
şehir, köy, kasaba vb. hepsi bir mekândır. Orayı mekân yapan biz insanlarız.
Gökyüzü bir mekân değildir. Boşluktur, uzaydır ama mekân değildir. Mekân özel
bir ilginin, bir gözemin konusudur. Öyle olur ki gökyüzünün bir parçasını mekân
olarak da algılayabiliriz.
Tanımın olmazsa olmazları:
*İnsanın
gözlemleyebileceği bir alan (sınırları çizen de bu gözlem ve insani faaliyetler)
*İnsanın
faaliyet yürütebileceği bir alan (ne olduğu önemli değil, insanın var
olması yeterli)
*Sınırları
belli bir alan (sınırları algılayabilen insandır)
[2] Bazı motifler:
Kadın Kıskançlığı, Kadınlararası Rekabet, Eviçi İktidar Sorunu, İftira, Üvey
Anne, Pencere, Dağ Başı, Dirilme, Ölü
Sevicilik, Çocuğunun Olmaması, Anka Kuşu, Perilerin İnsan İşlerine Karışması,
Cadıların Varlığı, İntikam, Yoksulluk,
Kurnazlık, Sahtekârlık, Kurtarıcı Prens, Kurtarılan Prenses, İhtiyar Kadın, Sürekli
tekrarlanan 3, 7 ve 40 sayıları, Aşk, Kara Sevda, Sevenlerin Ayrılması,
Sevenlerin Buluşması, Kıskanılan Küçük Kardeş, Akıllı ve Güzel Küçük Kardeş,
Sihirli Nesneler/Eşyalar/Sözler, Tekerlemeler, vb.
Motif masallarda (aslında edebi eserlerde demek
lazım) sürekli ele alınan, çeşitli biçimlerde işlenen, ilkçağlardan beri düşünce
sistemimizin bir parçası olan, dilimize doladığımız, anlattığımız,
aktardığımız, yazdığımız; desenler, arketipler, olay ve olgular, kalıplar,
eylemler, sistemlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder