Kitabı okuyup,
özetleyen ve gruba aktaran
Yıldız Ayyıldız (2007)
Bir özdeyiş “ Balıklar nasıl suyun içinde yüzüyorlarsa (var
oluyorlarsa) insanlar da aslında tarihin
içinde yüzerler (varolurlar)” der. Bu
özdeyişi beğendiğim için sizinle paylaşmak
istedim.
Bu kitapta birinci
bölümde; yerel tarihin tarihi, sosyal tarih, yerel tarih, aile tarihi: yanıbaşımızdaki
tarihin kapsamı anlatılmış. Kısaca
tarihte yapılanlardan örnekler verilmiş.
İkinci bölümde;
Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kültürlü dokusundan
bahsedilmiş.
Göç öyküleri adı altında Türkiye’de yaşanan göçlerden
örnekler anlatılmış.
19. yy ve sonrası tarih açısından yapılanlardan etkilenilen
akımlardan söz edilmiş. Son olarak
mahalle ve küçük ölçekli birer kent ve kasabaya yönelik çalışmada işlenebilecek
temalardan bir seçki sunulmuş.
Üçüncü bölümde;
“Geçmiş mekanlar,
hayatlar, duygular, değerler, yaşamı oluşturan her ne varsa tümüne dair
esintiler şu ya da bu ölçüde eşyaların coğrafyanın, mezar taşlarının, tozlu
arşiv belgelerinin, unutulmuş mektupların, türkülerin, deyimlerin arasına
serpilidir. Belgelerden kırlara, fotoğraflara, coğrafya bilgilerine, anılara
uzanan uzun bir yolculuğu peşinen göze almaktır.” diyerek kentte bir araştırma
yapmak isteyen tarihçinin nelere dikkat etmesi gerektiği, ince ayrıntıların
önemli olduğu vurgulanmış. Karşılaşabileceği problemler örneğin yer adlarındaki
değişiklikler sonucunda yaşanacak bir sorunu nasıl giderebileceği, hangi
kaynaklara bakması gerektiği anlatılmış. Yine
kentteki yolların, mezar taşlarının üzerindeki yazıların bile bize çok
ipuçları verebileceğinden bahsetmiş.
Edebiyata yazılan tarih için düşünceler; ister tarihi bir
olayı konu alsın, ister günceli sonuçta her roman ortaya çıktığı andan
başlayarak tarihi bir belgeye dönüşür; birincisi belli bir dönemde belli bir
ülke yazarının eğilimlerini ortaya çıkarmak anlamında, ikincisi metnin içeriğinin bir döneme ve
coğrafyaya dair taşıdığı bilgilerle ve üçüncüsü kendisi de bizzat edebiyat
tarihinin bir parçası olarak; özetle, her
roman tarihi bir tanıklıktır der. Ve postmodern romanların tarih anlatısını, dünya ve Türkiye’deki romanlardan
örneklerle tarih açısından değerlendirir.
Dördüncü bölümde;
Tarihe yönelik bir araştırmada önce araştırmak istediğiniz
konu üzerine daha önce yapılmış çalışmaların derli toplu bilgisine ulaşmak
gerekir diyerek ;
Bibliyografyalar, kataloglar, kütüphaneler, tezler,
dergiler, gazeteler, resmi yayınlar, ticaret yıllıkları ve rehberler, seyahatnameler,
haritalar vb. kısaca araştırma yapılırken ulaşılabilecek başvuru kaynaklarından
bahsediyor. İnternet adresleri de veriyor.
Beşinci bölümde;
Arşiv çeşitlerinden ve Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki
araştırmaya açık olan arşivlere örnekler veriyor. Karşımıza çıkan başlıca
sorunun ise Osmanlı paleografya ve diplomatik bilgisi gerektiği olduğunu söylüyor.
Altıcı bölümde;
Fotoğrafı okumak, Türkiye’de fotoğraf, görsel malzemeye
ulaşma, internet siteleri, teknik donanım (fotoğraflar nasıl kopyalanabilir?)
hakkında bilgi veriyor. Fotoğraf örnekleri vererek bunlar hakkında kendi yorumunu
da yapıyor.
Yedinci bölümde;
Sözlü tarihin tarihini veriyor. Nasıl gelişmiş? Ve sözlü
tarih yapanlar nelere dikkat etmeli:
BİR SÖZLÜ TARİH PROJESİ OLUŞTURMAK:
Her sözlü ya da
görüntülü kaydı da sözlü tarih olarak kabul edemeyiz; bir görüşmeyi sözlü tarih
yapan, daha önceden hazırlanmış bir soru, temalar dizisinin kullanılması ve
dizin, arşivleme işlemiyle kaydın araştırmaya hazır hale getirilmesidir.
Öyleyse bir sözlü tarih araştırması üç aşamadan oluşur:
- TASARIM
(ÖN HAZIRLIK):
Bu aşama ilk kaynaklara ulaşmanızı, temalarınızı
oluşturmanızı ve kimlerle görüşeceğinizi (kaba hatlarıyla) saptamanızı sağlar.
Projenize bir isim vermeniz yerinde olur. İlk görüşmelerinizi deneme olarak
kabul edebilirsiniz. İlk görüşmelerde
yeni isimlere ulaşabilir, görüşülecek kişiler listenizi
zenginleştirebilirsiniz.
2.
GÖRÜŞME:
Görüşme sırasında nelere dikkat etmek gerekir...
Görüşülecek kişi hakkında bilgi
Konu hakkında ki kaynaklara hakim olmak
Genel temalar listesi öngörüşme içerisinde bir
kişiye, bir yaşama özgü hale getirebilirsiniz, neleri özellikle soracağınızı
belirleyebilirsiniz.
Görüşmeye randevu alarak gitmeniz ve görüşülecek
kişiye uygun mekan ve zaman belirleme
Temalar listesini her görüşmeden önce gözden
geçirilmeli, çünkü her bir yaşam birbirinden farklı renkler
taşır. Bazı kişilere aynı soruyu sormak mantıksız olabilir (çocukluğu köyde
geçmiş birine okul öncesi eğitim alıp almadığını sormak gibi).
Kayıt cihazıyla ilgili her türlü ön kontrol yapılmış
olmalı, yedekler alınmalı.
Sözlü tarihte önerilen teke tek görüşmedir. Tanıklarla teker teker görüştükten sonra toplu bir
görüşme de yapabilirsiniz.
Görüşürken göz temasına dikkat edin.
Görüşme esnasında bir iki kelimelik notlar almanız
aynı konuyu tekrarlamanızı engelleyecektir.
Görüşmeye her zaman kısa özgeçmiş bilgileri ile
başlayınız. Anne babanızın adı nedir yerine anne babanızdan söz edebilir
misiniz? Ya da büyüdüğünüz ortamı
anlatabilir misiniz tarzında sorular görüşmeyi bir anketten ziyade bir sohbet
formuna sokar.
Kişi bilgi formunun doldurulması
Soru sorarken açık uçlu sorular sormalısınız.
Anlatıyı mümkün olduğunca kesmemeye çalışın.
Anlatıları görsel malzemeyle
destekleyebilirsiniz (eski fotoğraflar, ilgili döneme dair eşyalar).
Anlatıcı ile ilgili bilgi fişi (Görüşme Bilgi Kartı) doldurulmalı
3.
DEŞİFRE /DİZİN:
Tüm duraklamalar, aksan ve dış seslerle birlikte
deşifre edilip arşivlenmelidir. Daha sonra
görüşmeyi konuya ve zamana göre
ayırarak tasnif edebilirsiniz.
Kişiden sergileyebilmek için etik ve hukuki olarak izin almak gerekir. Görüşmenin bir kısmının
araştırmacılara kapalı olabilmesi ise deşifre işleminin koşullarına bağlıdır.
Çünkü ancak bir metin üzerinde bu tarz sınırlamalar çizilebilir, deşifre
metinde ilgili yere geldiğinizde örneğin 15-20 dakika arası .......... talebi
ile araştırmacılara kapalıdır ifadesi ekleyerek boşluk bırakabilirsiniz. Ses
veya görüntü kasetlerine araştırmacılara açık olduğu durumlarda bu tür bir
düzenleme yapma şansınız yoktur.
Ses ve görüntü kayıtlarında sadece teyp kaydı ile
yapılan görüşmeler her şeyin görselleştiği dünyamızda bir eksiklik düşüncesi
ile karşılanmaya başlandı artık. Çünkü yüzde dolaşan anlam, mimikler, gözler,
beden dili tüm bunlar anlatının değerlendirmesinde önem taşıyan ayrıntılar ve
görüntü kaydı olmaksızın kaybolup gidiyorlar. Ayrıca görüntü ile yapılan kayıtlar
deşifre aşamasında da (sözcüklerin anlaşılmasında) katkı sağlıyor. Arşiv için
yapılacak kayıtların belgesel formatı koşullarına uymayan basit küçük bir
kamera ile yapılması (ses kalitesinin düşük olduğu durumda beraberinde bir de
teybin kullanılması) en pratik çözümdür.
Bu bölümde son olarak sözlü tarihin kullanım alanları
ve Türkiye’de sözlü tarih arşivleri, dernekler ve web adreslerinden bahsediyor.
Ek olarak yaşam öyküsü soru modelleri, mübadele konulu bir sözlü tarih projesi,
yaşam öyküsü görüşmesinden yerel tarihe, sözlü tarih iş akış şeması ve sözlü
tarih sözleşmesi örnekleri verilmiş.
Sekizinci
bölümde;
Kent belgeliği, nesnelerden temsile ( müzeler
hakkında bilgi), materyal bağış yönetmeliği, materyal bağış protokolü, materyal
teslim alma bordrosu, Türkiye’de müze kurulmasına ilişkin prosedür hakkında
bilgiler var.
Ve son söz
Walter Benjamin’den:
Geçmiş, kendisini kurtuluşa yönelten gizli bir
dizini de beraberinde taşır.
Zaten bizden öncekilerin içinde yaşadıkları havadan
hafif bir esintiyi biz de duyumsamaz mıyız? Kulak verdiğimiz sesler içerisinde,
artık susmuş olanların yankısı da yok mudur? Kur yaptığımız kadınların hiçbir
zaman tanıyamadıkları kız kardeşleri olmamış mıdır? Böyleyse eğer, o zaman
geçmiş kuşaklarla bizimkisi arasında gizli bir anlaşma var demektir. O zaman
demektir ki bizler bu dünyada beklenmişiz. O zaman bizden önceki her kuşağa
olduğu gibi bize de zayıf bir mesih gücü verilmiştir. Ve bu güç üzerinde
geçmişin de hakkı vardır.
EKLER:
Halkevi dergilerinin alfabetik sırası
İngilizce dergiler
Adresler
Anadolu’nun yerel fotoğrafçıları (1920- 1970)
Bu kitap Türkiye'de tarih alanında bilebildiğimiz tarih tür ve
söylemlerinden farklı bir yere işaret ediyor. Tarihi, soyutlamaların, uzak
alanların ve zamanların konusu olmaktan çıkarıp tanıdık, bildik,
yanıbaşımızdaki bir değere dönüştürüyor. Bizi çevreleyen aile ve göç öyküleri,
kentler, mahalleler, sokaklar ve evler "tarih ülkesi"ne dahil
ediliyor. Yerel eksenli bir perspektifin çerçevesi çizilmeye, arşiv
malzemelerinden dergilere, fotoğraflardan bireysel belleklere uzanacak bir
şekilde yanıbaşımızdaki tarihin olası hammaddeleri tanımlanmaya çalışılıyor.
Yakın çevremizdeki tarihsel izlerin, yaşadığımız mahallenin, sokağın ve evin,
bitirdiğimiz ilkokulun tarihini araştırmak isteyenler, topluluklar arası
ilişkilerin, ailelerin, bir yerleşim yerinin toplumsal-etnik mozaiğinin peşine
düşenler vb. için kaleme alınan bu kitap tarihi bize yaklaştırmayı ve aslında her yanımızın bir
şekilde tarihle çevrili olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Türkiye'deki baskın
tarihyazımı geleneğinin dışarıda bıraktığı sözlü tarih, fotoğraf-tarih ilişkisi
ve edebiyat alanlarına yer veriyor. Kentlerin, göçlerin, ailelerin tarihi gibi
çeşitli mikro alanlarda çalışmak isteyen geniş bir kesime kılavuzluk eden bu
çalışma yazılı, sözlü ve görsel kaynaklar hakkında yönlendirici, pratik
bilgiler içeriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder