Pazar, Mart 13, 2016

Geçmişin İzleri - Yanıbaşımızdaki Tarih İçin Bir Kılavuz



Kitabı okuyup, özetleyen ve gruba aktaran
                   Yıldız Ayyıldız (2007)

Bir özdeyiş “ Balıklar nasıl suyun içinde yüzüyorlarsa (var oluyorlarsa) insanlar da  aslında tarihin içinde yüzerler (varolurlar)” der.    Bu özdeyişi beğendiğim için sizinle paylaşmak  istedim.

Bu kitapta birinci bölümde; yerel tarihin tarihi, sosyal tarih, yerel tarih, aile tarihi: yanıbaşımızdaki tarihin kapsamı   anlatılmış. Kısaca tarihte yapılanlardan örnekler verilmiş.

İkinci bölümde;
Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kültürlü dokusundan bahsedilmiş.
Göç öyküleri adı altında Türkiye’de yaşanan göçlerden örnekler anlatılmış.
19. yy ve sonrası tarih açısından yapılanlardan etkilenilen akımlardan söz edilmiş.  Son olarak mahalle ve küçük ölçekli birer kent ve kasabaya yönelik çalışmada işlenebilecek temalardan bir seçki sunulmuş.

Üçüncü bölümde;
“Geçmiş mekanlar, hayatlar, duygular, değerler, yaşamı oluşturan her ne varsa tümüne dair esintiler şu ya da bu ölçüde eşyaların coğrafyanın, mezar taşlarının, tozlu arşiv belgelerinin, unutulmuş mektupların, türkülerin, deyimlerin arasına serpilidir. Belgelerden kırlara, fotoğraflara, coğrafya bilgilerine, anılara uzanan uzun bir yolculuğu peşinen göze almaktır.” diyerek kentte bir araştırma yapmak isteyen tarihçinin nelere dikkat etmesi gerektiği, ince ayrıntıların önemli olduğu vurgulanmış. Karşılaşabileceği problemler örneğin yer adlarındaki değişiklikler sonucunda yaşanacak bir sorunu nasıl giderebileceği, hangi kaynaklara bakması gerektiği anlatılmış. Yine  kentteki yolların, mezar taşlarının üzerindeki yazıların bile bize çok ipuçları verebileceğinden bahsetmiş.

Edebiyata yazılan tarih için düşünceler; ister tarihi bir olayı konu alsın, ister günceli sonuçta her roman ortaya çıktığı andan başlayarak tarihi bir belgeye dönüşür; birincisi belli bir dönemde belli bir ülke yazarının eğilimlerini ortaya çıkarmak anlamında,  ikincisi metnin içeriğinin bir döneme ve coğrafyaya dair taşıdığı bilgilerle ve üçüncüsü kendisi de bizzat edebiyat tarihinin bir parçası olarak; özetle, her roman tarihi bir tanıklıktır der. Ve postmodern romanların tarih  anlatısını, dünya ve Türkiye’deki romanlardan örneklerle tarih açısından değerlendirir.

Dördüncü bölümde;
Tarihe yönelik bir araştırmada önce araştırmak istediğiniz konu üzerine daha önce yapılmış çalışmaların derli toplu bilgisine ulaşmak gerekir diyerek ;
Bibliyografyalar, kataloglar, kütüphaneler, tezler, dergiler, gazeteler, resmi yayınlar, ticaret yıllıkları ve rehberler, seyahatnameler, haritalar vb. kısaca araştırma yapılırken ulaşılabilecek başvuru kaynaklarından bahsediyor. İnternet adresleri de veriyor.

Beşinci bölümde;
Arşiv çeşitlerinden ve Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki araştırmaya açık olan arşivlere örnekler veriyor. Karşımıza çıkan başlıca sorunun ise Osmanlı paleografya ve diplomatik bilgisi gerektiği olduğunu söylüyor.


Altıcı bölümde;
Fotoğrafı okumak, Türkiye’de fotoğraf, görsel malzemeye ulaşma, internet siteleri, teknik donanım (fotoğraflar nasıl kopyalanabilir?) hakkında bilgi veriyor. Fotoğraf örnekleri vererek bunlar hakkında kendi yorumunu da yapıyor.

Yedinci bölümde;
Sözlü tarihin tarihini veriyor. Nasıl gelişmiş? Ve sözlü tarih yapanlar nelere dikkat etmeli:


BİR SÖZLÜ TARİH PROJESİ OLUŞTURMAK:

Her sözlü ya da görüntülü kaydı da sözlü tarih olarak kabul edemeyiz; bir görüşmeyi sözlü tarih yapan, daha önceden hazırlanmış bir soru, temalar dizisinin kullanılması ve dizin, arşivleme işlemiyle kaydın araştırmaya hazır hale getirilmesidir. Öyleyse bir sözlü tarih araştırması üç aşamadan oluşur:

  1. TASARIM  (ÖN HAZIRLIK):

Bu aşama ilk kaynaklara ulaşmanızı, temalarınızı oluşturmanızı ve kimlerle görüşeceğinizi (kaba hatlarıyla) saptamanızı sağlar. Projenize bir isim vermeniz yerinde olur. İlk görüşmelerinizi deneme olarak kabul edebilirsiniz.  İlk görüşmelerde yeni isimlere ulaşabilir, görüşülecek kişiler listenizi zenginleştirebilirsiniz.

2.      GÖRÜŞME:
Görüşme sırasında nelere dikkat etmek gerekir...

Görüşülecek kişi hakkında bilgi

Konu hakkında ki kaynaklara hakim olmak

Genel temalar listesi öngörüşme içerisinde bir kişiye, bir yaşama özgü hale getirebilirsiniz, neleri özellikle soracağınızı belirleyebilirsiniz.

Görüşmeye randevu alarak gitmeniz ve görüşülecek kişiye uygun mekan ve zaman belirleme

Temalar listesini her görüşmeden önce gözden geçirilmeli, çünkü her bir yaşam birbirinden farklı renkler taşır. Bazı kişilere aynı soruyu sormak mantıksız olabilir (çocukluğu köyde geçmiş birine okul öncesi eğitim alıp almadığını sormak gibi).

Kayıt cihazıyla ilgili her türlü ön kontrol yapılmış olmalı, yedekler alınmalı.

Sözlü tarihte önerilen teke  tek görüşmedir. Tanıklarla teker teker görüştükten sonra toplu bir görüşme de yapabilirsiniz.

Görüşürken göz temasına dikkat edin.

Görüşme esnasında bir iki kelimelik notlar almanız aynı konuyu tekrarlamanızı engelleyecektir.

Görüşmeye her zaman kısa özgeçmiş bilgileri ile başlayınız. Anne babanızın adı nedir yerine anne babanızdan söz edebilir misiniz?  Ya da büyüdüğünüz ortamı anlatabilir misiniz tarzında sorular görüşmeyi bir anketten ziyade bir sohbet formuna sokar.

Kişi bilgi formunun doldurulması

Soru sorarken açık uçlu sorular sormalısınız. Anlatıyı mümkün olduğunca kesmemeye çalışın.

Anlatıları görsel malzemeyle destekleyebilirsiniz (eski fotoğraflar, ilgili döneme dair eşyalar).

Anlatıcı ile ilgili bilgi fişi (Görüşme Bilgi Kartı)  doldurulmalı

3.      DEŞİFRE /DİZİN:
Tüm duraklamalar, aksan ve dış seslerle birlikte deşifre edilip arşivlenmelidir. Daha sonra  görüşmeyi konuya ve zamana  göre ayırarak tasnif edebilirsiniz.

Kişiden sergileyebilmek için etik ve hukuki olarak izin almak gerekir. Görüşmenin bir kısmının araştırmacılara kapalı olabilmesi ise deşifre işleminin koşullarına bağlıdır. Çünkü ancak bir metin üzerinde bu tarz sınırlamalar çizilebilir, deşifre metinde ilgili yere geldiğinizde örneğin 15-20 dakika arası .......... talebi ile araştırmacılara kapalıdır ifadesi ekleyerek boşluk bırakabilirsiniz. Ses veya görüntü kasetlerine araştırmacılara açık olduğu durumlarda bu tür bir düzenleme yapma şansınız yoktur.

Ses ve görüntü kayıtlarında sadece teyp kaydı ile yapılan görüşmeler her şeyin görselleştiği dünyamızda bir eksiklik düşüncesi ile karşılanmaya başlandı artık. Çünkü yüzde dolaşan anlam, mimikler, gözler, beden dili tüm bunlar anlatının değerlendirmesinde önem taşıyan ayrıntılar ve görüntü kaydı olmaksızın kaybolup gidiyorlar. Ayrıca görüntü ile yapılan kayıtlar deşifre aşamasında da (sözcüklerin anlaşılmasında) katkı sağlıyor. Arşiv için yapılacak kayıtların belgesel formatı koşullarına uymayan basit küçük bir kamera ile yapılması (ses kalitesinin düşük olduğu durumda beraberinde bir de teybin kullanılması) en pratik çözümdür.


Bu bölümde son olarak sözlü tarihin kullanım alanları ve Türkiye’de sözlü tarih arşivleri, dernekler ve web adreslerinden bahsediyor. Ek olarak yaşam öyküsü soru modelleri, mübadele konulu bir sözlü tarih projesi, yaşam öyküsü görüşmesinden yerel tarihe, sözlü tarih iş akış şeması ve sözlü tarih sözleşmesi örnekleri verilmiş.

Sekizinci bölümde;
Kent belgeliği, nesnelerden temsile ( müzeler hakkında bilgi), materyal bağış yönetmeliği, materyal bağış protokolü, materyal teslim alma bordrosu, Türkiye’de müze kurulmasına ilişkin prosedür hakkında bilgiler var.

Ve son söz Walter Benjamin’den:
Geçmiş, kendisini kurtuluşa yönelten gizli bir dizini de beraberinde taşır.
Zaten bizden öncekilerin içinde yaşadıkları havadan hafif bir esintiyi biz de duyumsamaz mıyız? Kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur? Kur yaptığımız kadınların hiçbir zaman tanıyamadıkları kız kardeşleri olmamış mıdır? Böyleyse eğer, o zaman geçmiş kuşaklarla bizimkisi arasında gizli bir anlaşma var demektir. O zaman demektir ki bizler bu dünyada beklenmişiz. O zaman bizden önceki her kuşağa olduğu gibi bize de zayıf bir mesih gücü verilmiştir. Ve bu güç üzerinde geçmişin de hakkı vardır.

EKLER:
Halkevi dergilerinin alfabetik sırası
İngilizce dergiler
Adresler
Anadolu’nun yerel fotoğrafçıları (1920- 1970)



Bu kitap Türkiye'de tarih alanında bilebildiğimiz tarih tür ve söylemlerinden farklı bir yere işaret ediyor. Tarihi, soyutlamaların, uzak alanların ve zamanların konusu olmaktan çıkarıp tanıdık, bildik, yanıbaşımızdaki bir değere dönüştürüyor. Bizi çevreleyen aile ve göç öyküleri, kentler, mahalleler, sokaklar ve evler "tarih ülkesi"ne dahil ediliyor. Yerel eksenli bir perspektifin çerçevesi çizilmeye, arşiv malzemelerinden dergilere, fotoğraflardan bireysel belleklere uzanacak bir şekilde yanıbaşımızdaki tarihin olası hammaddeleri tanımlanmaya çalışılıyor. Yakın çevremizdeki tarihsel izlerin, yaşadığımız mahallenin, sokağın ve evin, bitirdiğimiz ilkokulun tarihini araştırmak isteyenler, topluluklar arası ilişkilerin, ailelerin, bir yerleşim yerinin toplumsal-etnik mozaiğinin peşine düşenler vb. için kaleme alınan bu kitap tarihi bize yaklaştırmayı ve aslında her yanımızın bir şekilde tarihle çevrili olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Türkiye'deki baskın tarihyazımı geleneğinin dışarıda bıraktığı sözlü tarih, fotoğraf-tarih ilişkisi ve edebiyat alanlarına yer veriyor. Kentlerin, göçlerin, ailelerin tarihi gibi çeşitli mikro alanlarda çalışmak isteyen geniş bir kesime kılavuzluk eden bu çalışma yazılı, sözlü ve görsel kaynaklar hakkında yönlendirici, pratik bilgiler içeriyor.


Hiç yorum yok: