KADINLAR
SAHNESİ EĞİTİMSEN-İst3
ÖYKÜM
YOK!
Oyuncular: Ekin
KUKUL, Gül KUKUL, Sebir YURTSEVEN, Suna DİNÇSOY, Yıldız AYYILDIZ
Kostüm, dekor, Aksesuar: Ayşe
PANUŞ, Ekin KUKUL, Gül KUKUL, Suna DİNÇSOY
Birazdan on kısa öykü izleyeceksiniz. Bütün
öyküler tiyatro grubunda yer alan kadın oyunculardan ve yürütmekte olduğumuz
“eğitimci kadın sendikacılar sözlü tarih” çalışmasından (SÖTAK projesi) elde
ettiğimiz anı ve gözlemlerin sahneye
uygun küçük öyküler haline getirilmesiyle oluşturulmuştur: Hepsi bizim
öykülerimizdir. Kadınların öyküsüdür. Bugün yani 8 Mart 2005 gibi, kadınlar
için oldukça anlamlı bir günde, ileride tamamlanacak uzun bir oyunun ilk aşamasını sizlerle
paylaşmak üzere sahnedeyiz.
On öykü yaklaşık yarım saat kadar sürüyor. Oyunun
hemen arkasından, izlemeye gelen kadın
arkadaşlarla bir forum yapacağız ve böylelikle izleyici kadınlar, bir kadın
oyunun geliştirilmesine doğrudan katkıda bulunmuş olacaklar; çünkü buradan elde
ettiğimiz verileri oyunu geliştirmek amacıyla kullanacağız..
İşin başında birbirimize anlattık, çok konuştuk
ama boş konuşmadık. Sonra içimizden biri konuşulanları düzenledi ve kaleme aldı.
Böylelikle bir sahne eserinin sahip olması gereken edebi dili işin başından
itibaren yakalamayı hedefledik. Dramaturji ve sahneleme aşamasında ise oyunculuk
çalışmalarında kullandığımız tekniklerden yararlanarak yazılı bir metni, bir sahne
parçası haline getirmeye çalıştık. Sahne üstü buluş ve mizansenlerin yeterli
olduğuna ikna olduğumuzda bunları sabitledik ve o sahneleri şimdilik bitmiş olarak düşündük. Birazdan
izleyeceğiniz ilk aşamada, daha çok sözcüklerin gücünü ve söyleniş biçimini öne
çıkardık. Yararlandığımız Brechtyen ve feminist tiyatro geleneğinin de önerdiği
gibi, karakterlerimizin yaşadıklarının bir yandan hissedilmesini diğer yandan
da olanlar üzerinde düşünülmesini, tartışılmasını istiyoruz. İşte forum aşamasında bu tartışma işini
yapmaya çalışacağız.
Nitelikli sahne metinleri yazmak ve oyunlar
sergilemek isteyen bir kadın tiyatrosu topluluğu; iyi oyuncuların yanı sıra, kendi
yazarlarını, yönetmenlerini, teknik kadrosunu ve eğitmenlerini de yaratmak
zorundadır. Bunların hepsi de kadın olmak durumundadır. Çünkü harcanan emeğin,
ortaya çıkan ürünlerin kadınlara, kadın bakış açısına hizmet etmesini
garantilemenin bundan daha sağlam bir yolu yok… Başka türlü olunca, kadınların yaptıkları erkeklere mal ediliyor, onların hesabına bir
artı olarak işleniyor. Elbette bu duruma
gelebilmek uzun bir araştırma, çalışma ve eğitim sürecinin sonunda olabilecek bir
şeydir; bu anlamda grup bazında daha işin başında olduğumuzu söylemek mümkün.
Tiyatroyu sendikal alanda ciddi bir kadın
mücadelesi yaratmanın bir aracı olarak görüyoruz. Brecht “tiyatro her şeyden önce savaşçı olmalıdır”
demişti. Bu anlayış bizler gibi, sendikal alanda feminist ve çok-kültürcü bir
perspektiften kadın tiyatrosu yapmayı hedeflemiş bir grup için çok önemlidir ve
yol göstericidir. Karşımızdaki teorik sorunlar, özellikle de
feminist-çokkültürlü-sınıf duyarlığına sahip bir tiyatro paradigmasının inşası
problemi, ancak böylesi bir mücadeleci perspektifle çözülebilir.
Grubun teatral çekirdeği, kesintisiz bir şekilde
son üç yıldır Eğitimsen İstanbul 3 Nolu Şube’nin kültür ve sanat komisyonuna bağlı olarak çalışan tiyatro biriminde bu
işi yapıyorlar. Bu sene ilk defa her şeyi sadece kadınların yaptığı bir kadın tiyatrosu
girişimini de başlatmış olduk. Bu aşamada, ilerisi için değerli katkıları
olabilecek bir çekirdek grubun
oluştuğundan bahsetmek mümkündür. Tiyatrocu kadınların, kendisini ve birbirini eğiterek ilerleyeceklerini,
aynı zamanda da başka kadın oyuncuların, yazarların, vb. kültür ve sanat emekçilerin ortaya
çıkmasına ciddi katkılar sunacaklarını, ileride –mesela- çoluk çocuğa
karıştıklarında da, bu işe veya buna benzer işlere devam edeceklerini
ummaktayız. Hedefimiz budur.
ÖYKÜLERİMİZ
Sokak,
Semer,
Muayene,
Karanlık,
Atkı,
Zele,
Deprem,
Domuz,
Taktak
Öyküm Yok..
Oyunumuza da adını veren
son öykü olan “öyküm yok” epizodu dışında tümü anılardan esinlenerek
yazılmıştır. “Öyküm yok” ise Dilara’nın kendi yazdığı bir öyküdür.
KADRO:
Ayşe:Yıllardır başına doladığı
tiyatro belasından kurtulmaya çalışmakta ama kurtulamamaktadır. İlk defa geçen
sene zorla çıkarıldığı sahneden aslında çok hoşlanmışsa da, her sene başında
olduğu gibi, bu sene de kararlı bir şekilde gelip klasik repliğini söylemiştir:
“her şeye varım, ama sahneye çıkmammmmm!!!!!”.
Gerçek bir emekçidir: “Sahne
olmasın da ne olursa olsun her şeyi yaparım” der.
Dilara: Neredeyse 20 yıldır tiyatro
ile uğraşmaktadır. Farklı nedenlerden
kaynaklansa da, o da Ayşe gibi sahneye çıkmak istemez, ama bunu da –hem de iki
kez- yapmak “zorunda” kalmıştır. Beş senedir Eğitimsen 3 Nolu şube tiyatro
biriminde çalışmakta ve toplumsal cinsiyet, insan hakları ve tarih
eğitimi, kadınlarla sözlü tarih konularında çalışmalar yapmaktadır.
Ekin: Onu her yerde
görebilirsiniz. Eylemde, halk danslarında, tiyatroda, şube sergilerinde… Saat
yedide kalkıp evden çıktığı, gece yarısına doğru evinin kapısından içeri
girdiği tahmin edilmektedir. Yeni evlidir. Evlilik olayı, hayatında hiç bir
şeyi değiştirmemiş gibi görünmektedir. Ve
elbette, bizim bundan hiçbir şikayetimiz yoktur…
Gül: Beş altı aylık, çiçeği
burnunda bir öğretmendir. Kadrolu olamadığı için komik bir paraya ücretli
öğretmenlik yapmakta ve tam 30 SAAT derse girmekte olduğundan arada nasıl
fırsat bulup da sahneleri çalışarak geldiği ve metinleri ne zaman ezberlediği, çözülmesi
gereken bir muamma olarak önümüzde durmaktadır.
Sebir:İlk defa geçen sene sahne
tozu yutmuştu. Kadın tiyatrosu yaratmak, kadın oyunları oynamak fikrinin
hararetli savunucu ve öncülerindendir. Çalışmalarda başımızın belalarından
biridir. Çünkü hiç durmadan öykü anlatmakta, nasıl başa çıkıp sahneleyeceğimizi
bilemediğimiz inanılmaz öykülerin önümüze yığılmasına neden olmakta, bu
girişimleriyle sahne çalışmalarını ciddi ölçüde “sekteye uğratmaktadır”…
Suna: Bundan çok kısa bir süre
önce bir çalışma anında birden gelip
masaya oturmuş ve ardından kendini sahnede bulmuştur. İzlenimimiz bu
duruma hiç itirazı olmadığı yönündedir.
Edebiyat öğretmenidir. Yeni gelmiş olmasına rağmen üzerine aldığı iki öyküyü de
inanılmaz bir çabuklukta kotarmıştır. Sahne tozunu yutmuş, virüs ona da
bulaşmıştır, kurtulacağı sanılmamaktadır.
Yıldız: Gerçek bir emekçi ve
tiyatro tutkunudur. Üç yıldır tiyatro ile uğraşır. Öğrenmeye karşı inanılmaz
tutkusu vardır. Büyük bir azimle geçmişte öğrenemediğine inandığı her şeyin
peşinden koşar. Ödev olarak saptanan her şeyi eksiksiz yapar, iletişimi organize eder, arada bir başını belaya soksa da bütçeyi ve kayıtları tutar… :)
Teşekkürler…
İki yıldır kostümlerimizi diken Güler Er’e,
üç yıldır kahrımızı çeken ve bize elinden gelen her türlü olanağı
sağlayan eski eğitim sekreterimiz Naci Çelik’e, eski kadın sekreterimiz
Hatice’ye, yeni kadın sekreterimiz
Güldal’a, bizi çaysız bırakmayan ve işimize karışan tek erkek olan Hamdi’ye,
kadın komisyonu üyelerine, eski başkanımız Ekber Hoca’ya, yeni başkanımız
Dursun Hoca’ya, teşekkürler…
Eğitimsen İstanbul
3 Nolu Şube Tiyatro Birimi’nin önceki prodüksiyonları:
2000-2001-Doğmamış Çocuktan Mektup
2001-2002-Dersimiz Savaş
2002-2003-Bahar Temizliği-Kadın Demek Ne Demek
2003-2004-Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
[Not: Bu adresler artık geçerli değildir. DK 2016]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder